GüL KoKuLu RaSuLum
  ~Efendimizin Emanetleri~
 

K U T S A L    E M A N E T L E R

Altın Hırka-i Saadet sandığı

Gecenin bir vakti Babüssaade’nin büyük demir tokmakları vurulur. Burası Osmanlı’nın idare merkezi Topkapı Sarayı’nın orta kapısıdır ve bu kapıdan içeride padişahla yakın adamları yaşamaktadır. Kapıağası Hasan Ağa, nöbet yerinden kalkar, Babüssaade’nin demir kanatlarını aralar. Kalabalık halde gelenler Arap elbiseli, Arap sîmâlı nûranî şahıslardır. Silah kuşanmışlar, ellerine bayrak almışlardır. Kapının yanında da dört nûranî kimse durmaktadır. Bunların ellerinde de birer sancak vardır. Kapıyı vuran şahsın elinde ise padişahın ak sancağı bulunmaktadır. Rüyasında Hasan Ağa’ya der ki: “Bu gördüğün Resul’ün (sas) ashabıdır. Bizi Resul (sas) gönderip selam etti ve buyurdu ki; ‘Kalkıp gelsin! Haremeyn hizmeti ona verildi. Bu gördüğün dört kimseden bu Ebu Bekr-i Sıddîk, bu Ömerü’l-Faruk, bu Osman-ı Zinnureyn’dir. Seninle konuşan ben ise Ali bin Ebu Talib’im. Var Selim Han’a selam söyle.” Birkaç saat sonra yanına geldiklerinde Hasan Ağa’yı gördüğü rüyanın ağırlığından şaşkın halde bulurlar. Önce hastalandığını sanırlar. Terden sırıksıklam olmuş elbiselerini değiştirirler.

Bu durumun gördüğü rüyanın ağırlığından olduğunu anladıklarında bunu bir iş için oraya gelen padişahın nedimi Hasan Can’a da anlatmasını isterler.
 

İki Cihan Sultany’nın doğumuna sahne olan mekan
Âlemlere rahmet olarak gönderilen İki Cihan Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem), hicretten elli üç yıl önce rebiülevvel ayının 12. gecesinde, Fil yılında, milâdî 20 Nisan 571 Pazartesi tarihinde Mekke-i Mükerreme’nin Beni Ha?im mahallesinde, dedesi Abdülmuttalib’e ait evde sabaha karşı dünyayı Şereflendirdi.


Bir müddet daha mesken olarak kullanılan bu bahtiyar hâne, Harun Reşid’in annesi tarafından satın alınarak mescide dönüştürüldü. Osmanlılar zamanında yenilenen ve Mevlid-i Nebi diye anılan bu mescidin içinde Rasûlüllah Aleyhissalâtü ve’s-Selâm Efendimiz’in dünyayı şereflendirdikleri yer, bir sanduka ile işaretlenmişti.

Mevlid kandillerinde Mevlid-i Nebi’de ihtişamlı merasimler düzenlenirdi. Son dönemlerde bu mescit yıkılarak yerine kütüphane yapıldı. Yukarıda, pek bilinmeyen siyah-beyaz fotoğrafta Mevlid-i Nebi’nin Osmanlılar zamanındaki kubbeli-minareli hali, yukarıda da günümüzde aynı yerde bulunan kütüphane görülüyor..

Mühr-i Saadet

Hz. Muhammed (sas) yabancı devlet reislerine İslam’a davet mektupları yazdırırken taşı akikten, halkası gümüşten yüzük şeklinde bir mühür yaptırmıştı. Bu mühür sıra ile Hz. Ebubekir’e, Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a geçmiş, ancak Hz. Osman tarafından Eris isimli kuyuya düşürülmüş ve günlerce aranmasına rağmen bulunamamıştır. Tarihçiler bu mührün kaybolmasından sonra Müslümanlar arasındaki birliğin bozulduğuna, devam edip gelen fitnelerin o zaman ortaya çıktığına dikkat çekerler. Hz. Osman bunun üzerine aynı yazıyı taşıyan başka bir mühür yaptırarak kullanmıştır. Mukaddes Emânetler arasında bulunan ve Bağdat’ta ele geçirilerek İstanbul’a getirilen mührün bu mühür olduğu tahmin edilmektedir. 1 cm. uzunluğunda olup, kırmızı akik taşından yapılmıştır. Üzerinde kûfî hatla “Muhammed Resulullah” yazan bu mühür hakkedilmiştir
 

Nalın-ı Saadet

Rasûlullah’ın (sas) arş üzre basan mübarek ayaklarına değmekle şereflenmiş sandalet tarzı ayakkabılardır. Taban kısımları, birkaç kat tabaklanmış deri ya da köselenin dikilmesiyle oluşur. Ayağı bilekten ve üstünden kuşatan kayışların yanı sıra biri baş parmakla yanındaki parmak, diğeri de orta parmakla onun yanındaki parmak arasından geçen iki tane bandın bulunması en bariz özellikleridir. Nalın-ı Saadetlerin resminin bile berekete sebep olacağına inanılır, evlere, işyerlerine asılırdı. Hırka-i Saadet Dairesi’nde Nalın-ı Saadetlerle birlikte bunların metal ve ahşaptan modelleri de bulunmaktadır. (Küçük resim: Na’l-i Saadet Mahfazası)
 

 Sakal-ı Şerif

Cenab-ı Peygamber Aleyhisselâm traş olduğu zaman saç ve sakal telleri ashab tarafından toplanır, hatıra olarak saklanırdı. Veda Haccı’nda traş olurken de Resûlullah’ın (sas) saç telleri çevresindeki ashabı tarafından kapışılmıştı. Bunlardan biri de alnına düşen saçları almak için Allah Resûlü’ne (sas) rica eden Halid bin Velid’di. Halid bin Velid, bu saç tellerini ölünceye kadar sarığının arasında taşıdı. Yemame Savaşı devam ederken başından sarığı düştü. Hazreti Halid, yere düşen sarığını almak için canını düşünmeden düşmanlar arasına daldı. Etrafındakiler bu hali garipseyerek ikaz ettiklerinde “Ben bunu başlığımın kıymetinden dolayı yapmıyorum. Fakat onun içinde Peygamber Aleyhisselâm’ın saçı bulunduğu için müşriklerin eline düşmesini istemiyorum. Ben onu hangi tarafa yönelttimse orası fetholundu.” dedi.

Bugün birçok tarihi camide, hatta aileler, şahıslar elinde Sakal-ı Şerif bulunmaktadır. Hırka-i Saadet Dairesi’nde de ellinin üzerinde Sakal-ı Şerif vardı. Cam mahfazalardaki Sakal-ı Şerifler kırk kat bohçaya sarılarak saklanır. Mübarek gün ve gecelerde salâvat-ı şerifeler okunarak ziyarete açılır, gönüllerdeki Peygamber (sas) sevgisi tazelenir, dünya gözüyle görmeden kendisine iman edenler bir nebze olsun hasret giderirler.


PEYGAMBER EFENDİMİZİN ( SAV) SANDALETİ
 


PEYGAMBER EFENDİMİZİN (SAV) KILICI



 

KILIC'IN YAKIN PLAN GÖRÜNTÜSÜ

 

PEYGAMBER EFENDİMİZİN (SAV)

YAZDIĞI BİR MEKTUP

 
 
  Sitemiz kuruldugundan buyana 5935 ziyaretçi (10245 klik) kişi burdaydı!

 

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol